20 Ocak 2011 Perşembe

Hold the earth above me!

Dünyayı üstümde tut!
Ne de güzel bir cümle. Farkındalıklarımız getirdiğinden çoğunu götürürken ne de güzel bir cümle. Aslında şu boktan dönemimde ne de güzel geldi bu cümle:
Dünyayı üstümde tut!
Dünyayı üzerimizde tutabilecek tek şey umut, herhangi biri, herhangi bir nesne, herhangi bir tabu değil, sadece umut.
Peki ne kadarımız değerini biliyor bu umudun ? Önceki bloğumda ne de karamsardım. Bir gelip gitmedir aldı başını geldi de gidemedi.
Uzun zaman önce mavi diye tutturmuştum. Etrafımdakiler bilir. Şimdi bu maviyi alıp da cebine koyduğum gerçekten benim Mavi'm miydi ? Hayır. Yanılmışım.
Evet, itiraf ediyorum ki yanıldım.
Hatta itiraf ediyorum ki, öngörülerimin büyük bir yüzdesinde yanıldım. Bunların bir çoğu kendi yaşantıma dair olanlar evet, özellikle de şu "Prens" zımbırtılarında çok yanıldım. 
Ama hemen hemen her konuda yanıldım. Bilinçli bir kendimi aldatma güdüsü hakim oldu düşüncelerimde, olmadı değil, ancak acı çekmeye değil de haz almaya, huzur duymaya bir yönelimim olsun olmadı, olamadı, olamamıştı. 
Düşünüyorum da, imitasyon kurgular aslında her birimizin yaşadığı. Hayran olunan idoller, hayat nedir ne değildir söylemleri.. Bu konuda bile yanılttılar bizi. Sanırım bu yüzden de zor oldu bizim için sağlıklı öngörülerde bulunmak; kapasitemize, istediklerimize, kim olduğumuza hatta kim olacağımıza dair öngörülerimizde. Bir tek hangi rengi seveceğimizde olamadılar. Belki de ben de olamadılar. 


Tabii bunca yanılgının yanında bir de anı yaşa vardı işin içinde, kendini ve dünyayı yeniden ele almak vardı, insanları yeniden seçmek, yeni bir yol yaratmak vardı, SEVMEK VE SEVGİYİ BÜYÜTMEK vardı, varoluşu sarıp sarmalamak vardı.. Dün olmadı belki ama;
bugün oluyor!
Çünkü benim içimde öyle bir mavi var ki..
Mutluluk kaçtıkça elimde olan tek şey umut. Bu kadar sadıkken bana. Aslında çabalarken bir köşeden çıkmaya. Ya da ne bileyim işte can yeleği gibi. Peki neden sırtını dönüp de gider ki insanlar umuda. İhaneti bu kadar mı benimsemişler. Uzun süreli yıkımlardan sonra bile bir umut belirmez mi. Yalnızlık paylaşılmaz belki ama, ya umut..
Birine, bir nesneye, bir ineğe, bir öküze, bir file, bir budaya, bir bir bir.. değil bana olan umudum, inancım. O hep bir yerlerde varolacak  biliyorum. O varoldukça da ben ölümsüz olacağım. Yaşam kadehine önce kanımı akıtıp sonra içmemle ölümsüz olmam gibi, ve sonsuza kadar mutlu yaşadılar değil de sonsuza kadar yaşadı gibi..
Hadi Emilia; Dünyayı üstümde tut!



 "Lay your head where my heart used to be.."
Almost blue!

4 yorum:

  1. Bu hayat karanlığından, ancak kendine inananlar çıkabilirlermiş...

    Eline sağlık, güzel yazı...

    YanıtlaSil
  2. Çok doğru söylemişsin. İnanç önemli evet, ama inanılan daha da önemli.

    Teşekkür ederim Elif, yorumun için de düşüncen için de :)

    YanıtlaSil
  3. dünyayı üstünde tutmak, ingilizcesini değil de türkçesini düşündüğümüzde çok farklı oluyor aslında. dünyayı taşımak gibi bir anlam çıkıyor.

    atlas silkindi'de vardı;

    -atlas'ı görseniz, hani dünyayı omuzlarında taşıyan o devi, onu görseniz... dünyayı omzunda taşımak istedikçe dünyanın ağırlaştığını fark edişini, dünyayı taşımak istedikçe omuzlarındaki yükün arttığını görseniz, ona ne derdiniz?
    -bilmem ki. ne demeliyim?
    -omuzlarını silkmesini.

    sen de silk omuzlarını emi, silk ve rahatla.

    YanıtlaSil
  4. ilk okuduğumda yazını o zamanlar, cevap bulamamıştım. Aklımdan gitmiş tamamen şimdi okudum, yine cevap bulamadım.
    Teşekkür ederim neyse, yine iyi geldi.

    YanıtlaSil