26 Mart 2013 Salı

Balon

Adam:
-Hissedebilmek.. Sanırım benim bugüne kadar tam olarak yenemediğim hisseteye karşı olan korkumun tesiri var üzerimde hala. Hep yanında olacağımı biliyorum sen beni kendimden kurtarmaya devam ettikçe. En güzel yanıysa sadece sarılıyor olman, hatta gözlerime bakıp gülümsüyor olman bile yetiyor içimdeki düşmanlarımı dizginlemeye.

Kadın:
-Boğazımıza kadar bok çukuruna batmışız sevgilim; ikimiz de. Düşüşlerindeki duraklar, beynini kemiren onca düşünce trenleri, ellerin.. O kadar tanıdık ki. Ruhu çürüyen bir insan ne kadar yeşerirse o kadar yanındayım, o kadar uzaklaştıracağım seni sen ve senlerden. Boktan bir hayat bu. Hiçbir anlamı yok derken ne kadar samimiydim bi' bilsen. Yaşatabilir miyim, mutlu edebilir miyim bilmiyorum. Ama seninle birlikte defalarca atlayabilirim o uçurumlarından. Dizlerim daha çok parçalanamaz zaten. Diyorum ya; keşke iyiliğe, her şeyin güzel gideceğin edair inancım olsaydı da senin de damarlarından verebilseydim. Lanet güzellikler bizimle değil. Evet. Ama huzur. Yanındayken huzurlu olmak istiyorum. Yaşatabildiğim tek duyguyu. Ölüm gibi. Tanrım. Huzur.

Adam:
-Mutluluk diye kendimi parçalamıyorum. Zaten mutluluk kelimesinin kendisine de inanmıyorum. Gerçekten de yaralarımızdan tanımışız birbirimizi. Hayatın bir anlamı olmasına gerek yok. Her şeyin iyi olacağına inanmamıza da gerek yok. Güzelliklerse bizimle veya değil; görmek istediğimiz şekle bürünecek onlar, evet buna eminim! Birlikte yaratacağız güzellikleri. Ölüm.. Köşelerden bakıp bana iş atmaktan başka bir şey yapmıyor. Huzur.. Senin koynuna, kokuna hapsedeceğim onu. Benim inanacağım tek cennet tenin olacak.


şeklinde balonlar.

Oysa hep yanında olmayacaktı. O da biliyordu. Sadece söylemek istiyordu. İstemek. Her şey bu kelimenin ardında.
Sevişmeler, eller, kokular, o sarıp sarmaladığınız mutluluklar bile. Son bulduğu yerde.
Ardında.