24 Ocak 2013 Perşembe

Boş Mezar



Hayatın ne kadar aşağılık olduğunun farkındayım. Dayatılanla yaşamak diye bir sorumluluk yüklediler omuzlarıma. Yaşama konusundaki becereksizliğime rağmen küçük yaşama heveslerimi bir kenara koyup imgeleri, sözcükleri o uzun cümleleri de sevgiyle, tek tek öperek bir köşeye kaldırıyorum. Elimde küçücük bir odada kaybolmuş, yapayalnız bir velet kalıyor. Yapayalnız hissediyorum kendimi, hüzün çöküyor en ağrılı zamanlarıma, alabildiğince derin bir hüzün.

Asıl mesele şu, bu küçük numaraları yapmadığım zamanlar ben kimim? Duyular sokağında terkedilmiş, realistliğin rüzgarlı duvarlarında dişleri soğuktan birbirine vuran çelimsiz bir çocuk. Hüzünün notaları altında uyumaya çalışan, ekmeğini düşlemden dilenmeye mecbur zavallı bir yetim. Evet, insanlıklarını yitirmiş onca insanın sonucunda kimsesiz kalmayı yeğleyen beş para etmez bir yetimim. Varlığım herhangi bir sokakta herhangi bir parkta uzanmış kendini izliyor. Aranızda yaşamak istemiyorum ve bu döngüden kurtuluşum yok..

Ne zaman son bulacak bu yollar, sefaletimin elinden tutupta oraya buraya sürüklediğim bu lambası bozuk sokaklar, soğuktan titreyerek büzülüp kaldığım, gecenin leş ellerini üzerimdeki elbisede hissettiğim  o merdivenler..

Bazı şeyler var derimin altında. İyi şeyler. Mutlu şeyler. Hissediyorum. Onları düşünmek bile sevinçten ağlatır beni bazen. Gel gör ki rüzgar sokaklarda kol geziyor, yapraklar en güzel kaldırımlara dökülüyor. Önüme baktığımda ufuk, yukarıya kaldırdığımda başımı yıldızlar.. Hiçbiri bana hiçbir anlam ifade etmiyor. Tüm bunların ortasında bir ben kalıyorum, hiçbir sonsuzun evlat edinmediği, hiçbir umudun oyunlarına almadığı, gerçekliği yüzünden yüzüstü bırakılmış küçük, kirli bir çocuk. 

Öyle üşüyorum ki.. Yalnızlıktan yorulduğumu hissediyorum bazı zamanlar. Ama tek dayanağım, sevgilim, dostum da o. Bitkinim. İnsanlardan sıkıldım. Öyle sıkıldım ki midem bulanıyor. Sevmesinler istiyorum, alışmasınlar. Gelip geçeyim, adımdan başka bir şey bırakmayayım istiyorum. Mümkün olmuyor.

Ey rüzgar! Kapımdan içeri sız, beni kokusunu bilmediğim bir kasabaya götür. 
Kasabada sessizlik olsun. Beşiğimi ve tatlı tatlı uyutan o ninniyi ver bana.

...


yine o şarkı.

26 yorum:

  1. bi gün çok bunalmıştım. konak iskeleden inciraltına feribota kadar yürümüştüm. sonra otobüse binip konağa geri dönmüştüm. geçti bunalmışlığım. o yürüyüşte ne hissetiğime dair hiç bir fikrim yok. yıllar sonra o zamanı hatırlayınca sadece otobüse binip geri döndüğümü hatırlıyorum. kentkart makinesini bile değil.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sahilevleri de benim kaçışım oluyor çoğu zaman. Elimde bir şişeyle öyle güneşi bekliyorum.
      Ama konak-inciraltı mesafesi..
      Bilemiyorum, hatırlamamak daha mı iyi.

      Sil
    2. Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
      Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
      Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
      Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

      Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
      Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
      Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
      Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi...

      ..

      Fahişe yataklardan kaçtığın günden beri,
      Erimiş ruhlarınız bir derdin potasında.
      Senin gölgeni içmiş, onun gözbebekleri;
      Onun taşı erimiş, senin kafatasında.

      İkinizin de ne eş, ne arkadaşınız var;
      Sükût gibi münzevî, çığlık gibi hürsünüz.
      Dünyada taşınacak bir kuru başınız var;
      Onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz..

      Aklıma bu şiiri getirdi.. ve kendime bile itiraf edemediğim salt yalnızlığımı..

      Sil
    3. Kaldırımlar'ın bu kadar yüksek olmasıydı belki de bizi bu denli iten.
      Necip Fazıl'ın da senin de yüreğine sağlık..

      Sil
  2. Geçen izlediğim bir filmde kalbimizde göremediğimiz kara delikler vardır ve o kara deliklerden sonra ışık yükselir diyordu.
    Hayatımız önce kara oyuklarda kıvranışlarla geçiyor sonra o kıvranışlardan,kırılmalardan,yitirmelerden ileride hayatın doğal akışını kabul ediyoruz ya da kendimizce değiştirecek alanlar keşfediyoruz.
    Her zaman o güç içimizde oluyor mu?hayır.bazen kendiliğinden suyun yatağını bulmasını istiyoruz.Çünkü bazen yaşanmışlıklar,rutinler o kadar yoruyor ki...
    İşte şimdi ben de bu yazıdaki dinginliği arayan bir ruh gibiyim o yüzden kendimi yakın hissettim bu yazıya:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hangi film o sevgili Bahar, ben de izleyeyim :)

      Bukowski'nin dediği gibi zaman uyuşturuyor. İnişlere alıştıkça yükselmenin de bir anlamı olmuyor lakin. Geçecek diyoruz sürekli.. Geçecek..
      Teşekkür ederim bu samimi yorum için. Ruhun en kısa zamanda dinginliği ve mutluluğu bulsun..

      Sil
  3. ... ve ekşimiş narlarca çatlasın kader bıçak bıçak !..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel söyledin Profösör.
      Ve ekşimiş narlarca çatlasın kader..

      Sil
  4. son iki satır benim olabilir mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tüm satırlarım senin olabilir Muzurella.

      Sil
  5. Mezarın boş olması ilginç olsa da benim asıl sorguladığım, kimin mezarı boş ? Kim için kazıldığı sanıldı da o kişi gelmedi ? Kime dar geldi de sığmadı mezarına ?

    Soruları bir kenara bırakayım )cevabını bekliyorum). Bizim buralar oldukça sessizdir. Hem eski adına da kasaba diyorlar zaten. Velakin, kor ayazda esecek rüzgarı çağırmanızı pek tavsiye etmem :)

    Yüreğinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir bedene oturamamış varlığın. Sığmıyor mu yoksa küçük mü geliyor bilmiyorum..
      Sevgilerimle..

      Sil
    2. Varlık ? Tasvir isterim (mümkünse)...

      Sil
    3. Varlığı başka nasıl tasvir edebilirim bilemiyorum.

      Sil
  6. Ne için bitsin istiyoruz, yeniden başlaması için mi? Bazen alışılmış acılar, yeni acılardan daha iyi değil midir?
    Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Acıyı sınıflandıramıyorum, çünkü içimdeki şey diğer duyguları hissizleştiriyor.
      Galiba yorgun düşelim diye iniyoruz yere.
      Sevgilerimle Pe Hito.

      Sil
    2. Umarım o içindeki şey yaşandıkça tükenir ve son paragrafda yazdığın bebekliğindeki saf dünyaya ve o ninni de bulduğun huzur dolu anlarına geçersin bir an önce... Bu dileğim hepimiz için geçerli olsun o masum günlere :) ..
      Sevgiyle kal Emilla

      Sil
  7. Ne kadar kötüdür değil mi , bir yerlerinde bir mutluluk bir nefes alış vardır bilirsin.. Kazarsın..kazarsın..daha çok kazarsın! kanar , her yeri kan götürür , ama.. ama bulamazsın ..
    Anlarsın işte ; http://gonulsokak.blogspot.com/2012/07/anlarsn-iste.html

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğuştan umutlu olanlardan değil miydik acaba, bilemedim.

      Hemen okumaya geliyorum :)

      Sil
  8. kasabaya götüremez belki ama... http://youtu.be/RqKhLuMrRyk

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. mis gibi ezginin günlüğü. götürmüş kadar oldu çook teşekkür ederim.

      Sil
  9. Ey rüzgar! Kapımdan içeri sız, beni kokusunu bilmediğim bir kasabaya götür.
    Kasabada sessizlik olsun. Beşiğimi ve tatlı tatlı uyutan o ninniyi ver bana.

    ah ah.. beni de! :)

    YanıtlaSil
  10. "Dayatılanla yaşamak diye bir sorumluluk yüklediler" sözün çok derinlere işledi Emilia... Yazın duygularıma tercüman olmuş yüreğine sağlık..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. her şey mecburi biraz.
      çok teşekkür ederim. hoş geldin! :)

      Sil
  11. Bu yazı ancak "lose me" ile okunurdu, bu ikili de ancak bu kadar acıtırdı...

    YanıtlaSil