Unutuyorsun en çok. Bu, hatırlamak kadar da acı veriyor üstelik. Yaşanmışlıklar toz bulutu olup da sarıveriyor odanı. Nefes aldıkça anı çekiyorsun ciğerlerine. Astım krizlerin tutuyor sindirdiklerine dair. Kurtuluş yok. İnhalasyon cihazı kullanır gibi, doğrudan kalbine ve beynine gitsin diye, zaman çekiyorsun içine. Sonu yok pencerene küstahça sızmış bu öteki dünyanın. Ucu bucağı yok. Sen yine de çıplak ayak gelsin diye bekliyorsun onu. Eh, cennetten gelecek ya. Çıplak ayak. Üstelik rengiyle.
Bekliyorsun işte. Unutuyorsun, hatırlıyorsun, sonunda ise hep acı çekiyorsun. Atomu parçalar gibi acını parçalıyorsun sonraları. Utanmadan bir de dağıtıyorsun ki; aynı cins acılar birleşip onu oluşturmasın
..
Bunu az evvel Tom Waits dinlerken karaladım. Yoksa kendi ortalamamın oldukça altında bir acıyla geçirdiğim gündü. Eh Umut olunca böyle geçiyor günler. Serpiştirdiğim onca Emi'yi köşeye itip huzurlu bir Emi yaratıyor o, bunu kendimden başkasının yapamayacağını düşünürken hem de.
İtiraf ediyorum ki, Umut hayatımda oldu olalı, pencereyi huzurlu açıyorum. Esen efil efil rüzgar vardı ya hani, ellerimiz kenetlenmişken hissediyoruz onu en çok. Gondola biniyor çığlık atıyoruz bazen. Bazen de kiralık bir bisiklete binip dünyayı turluyoruz, döndüğümüz yer Seferihisardaki otel odamız oluyor. Bazen de bir kitap kapağı hakkında saatlerce düşünüyor, yorum yapıyoruz. Birbirimizin göremediği pencereler açıyoruz gerçeklikler diyarımızda.
Hepimizin zaman zaman kahramanlara ihtiyacı olur. Evet. Biri superman kıyafetlerini giyip dünyayı kurtarır gözümüzün önünde. Bazen bana ne deriz, bazen de kurtarılan o dünyanın kendimiz olduğunu farkeder elimizi uzatırız.
Yine de inatla dönmeye devam eder dünya başka eksenlerde. Birileri de çıkıp atomu parçalar işte.
Bense o esnada kahvelerimizi doldurup, Umut'un oturduğu koltuğun karşısında bağdaş kurarak defalarca dünyayı kurtarırım.
fonda; lennon - imagine..
YanıtlaSilemi,
oyle bi hale soktu ki beni yazdıkların
plakası cift rakamla biten butun arabaları kundaklamak geldi icimden,
onunkinden baslayarak..
emi la,
harikasın..
John! hem de imagine!
YanıtlaSilSilah sesini duydun mu Mati?
Geleyim mi beraber kundaklayalım? Ne kadar çok olursak o kadar çabuk biter.
Bir de, teşekkür ederim, gelişigüzel dandik bir şey oldu işte.
naçizane bir takipçisiyim blogunuzun. bu yazınızı okuduktan sonra evvelden karaladığım bir parça duyguyu haddim olmayarak paylaştım burada. iyi günler diliyorum.
YanıtlaSildağlardan bahar inmesine yakındı
gözyaşlarımın ruhumdan ayrılışı.
saçma bir raslantılar birliğiydi
her kadının özellikle de bugün sen kokması.
bu kopukluk, umarsız, bir özlem
senin aslında ben olduğunu bilemediğin
coğrafyalarda haylaz bir rüzgar olmam
yanağına dokunan...
tütün kokusu sinmiş hasbelkader ütülü gömleklerime
maviler soluyor ellerinde.
adının geçtiği cümlelerde şeftali kokusu ise
yalnız teferuatı ıslak kelimelerimin...
Mükemmel dizeler sevgili Adsız!
YanıtlaSilNe çok umut serpiştirmek istemişsiniz oysa, neden bilmiyorum, yabancısı değilim 12 satırlık bu duygu akımınızın. Üstelik "maviler solarken ellerde." bu cümle o kadar tanıdık geliyor ki, sizi daha iyi anlayamazdım sanırım.
Madem takip ediyorsunuz-ki bu beni gerçekten mutlu etti- arada yazın böyle mükemmel satırlar, yazın ki buralar renklensin.
klasik olarak, yazımı yazdıktan sonra bana en son yorum atanların bloglarına girdim. üşengeç bir adamım, takip listeme ulaşmak zaman alıyor ben de bu yolu seçiyorum.
YanıtlaSilsonra bu yazının başının aslında benim yazıma ne kadar çok benzediğini farkettim.
unutmak, unutabilmek olasılığı dahi dünyanın en kötü şeyi, artık eminim buna.
neyse, takip ediyorum. yani söz veremiyorum ama çalışıcam.
Sevgili Eren, teşekkür ederim. Birazdan sitene göz gezdirip bahsettiğin yazıyı okuyacağım; unutmalara unutabilmelere dair.
YanıtlaSilGörüşmek üzere.
doğru saptama : "Bazen bana ne deriz, bazen de kurtarılan o dünyanın kendimiz olduğunu farkeder elimizi uzatırız "
YanıtlaSilNini;
YanıtlaSilDeneme 1 2
-rakamla daha belirgin oldu-