6 Ocak 2012 Cuma

O anların içtenliğine

Her birimizin vardır elbet mutlak kayıpları. Hani o küstah bulut çöker ya yorgun sabahlarımıza, ne öğleni bekleyesimiz vardır ne de dayanabiliriz akşama kadar nefes almaya.

En fenası da o huzur veren sessizliğin ardına saklanmış kapkara gelecek. Akabinde bedeni saran yokluk. Belki de bu bir kavrayış olacaktır ama, yine de, istesek de o kaçıp giden fotoğraflardaki anların içtenliğini , gerçekliğini bir daha kavrayamayacağız. Daha kötüsü gerçekliğin o vicdansız nankörlüğü kavrayacak elimizi, gözümüzü, ruhumuzu. O büyüye kapılacak ben dediğimiz şey ve yavaş yavaş yok olacak.
-Ah, yok olsa keşke.

Bunları neden yazdım? Yine yatakta saatleri geçirdiğim bir gündü ve dostlarımı düşündüm. Kimseye bağlı olamayan nefret ettiğim biri var içimde, kimseyi sevemeyen, kimsenin ardından hüzünlü bir şarkı söyleyemeyecek kadar hissiz biri. Tüm bunların farkındalığının kendime getirdiği o nefretten sonra, gidenlere hak veriyorum.
Ama hak etmediğim gidişler vardı.
Elif'in gidişi gibi.
Hazal'ın gidişi gibi.

Hazal'ı rüyamda gördüm. Ah. Kuzenden de öte kardeş hatun. Rüyamda özür diliyordu benden. Garip.
Elif'e gelince, beni gerçekten anlayan insanlardandı. Zira bu sayı o kadar az ki, o kadar az ki.. Belki de beni anlayan tek insandı. Hani ben onu durduk yere sevmedim, durduk yere bağlanmadım vs. Benim için inanılmaz diyebileceğim güzel vakitler verdi bana. Ama öyle bir gitti ki, teşekkür bile edemedim.
Ortada hiçbir şey yokken hem de. Önceden çok kırdım onu sonuçta 6 yıllık bir geçmişimiz var onunla ve ben değişiyordum. Ama tekrar kazandığımda daha da dikkat edeceğim için söz vermiştim kendime. Artık ondan dost olamayacağını bunun için kendini çok suçladığını ama dost kavramını unuttuğunu söyleyip gitmişti.
Gitme de demedim. İnsanların ne kadar değişebileceğinin en iyi kanıtı olarak ben, aynaya her baktığımda anlıyordum onları ve bu yüzden değişen insanları yargılama hakkı vermedim kendime. Kabulleniş. Öyle zamanları tırnaklarının arasından iğne batırıp koysalar günüme acıtmıyor.
İyisi buydu bizim için galiba.
Gidenler.. mutlu olsunlar, ne diyeyim. Arkalarından şarkı söylemek o kadar çok isterdim ki.
Böylelikle geçmişin hayatıma koyduğu o küçük noktaların izi diğer sayfalara geçti. Daha önce hiç karşılaşmadığım insanların -fakat birbirini çok iyi tanıyan -mışlıklarımızın olduğu insanların- içinden duyduğum sesler anlamlandıramadığım acımı çağrıştırdı hep zihnimde. Özümde hissettiğim o acıyı. Kimseyi suçlayamam gelişlerden gidişlerden dolayı. Tek sorumlu benim, bilincindeyim tıkanıklıklarımın.

Not: 2 dk önce Atınç(en yakın arkadaşlarımdan biri) Murat'la konuştuğum için benimle samimiyetini kesmek istediğini söyledi. Çok garip.

Neyse ne diyordum, neyse işte.
Bazen hayat gerçekten zahmetine değmiyor.

2 yorum:

  1. öncelikle not'una yorum: hiç hoşlanmadığım bir durum bu ve ben de hep şantajı yapanın alehine bir tutum olur. elimde değil, sevemiyorum böyle bencil ve çocukça şeyleri...

    Sonra, bence sen gerçekten hisleri, duyguları yoğun , birazda narince bir insansın. hayattan yana analizlerin de çok doğru, gerçek. bazen melankoline kapılıyor gibi hissediyorum ama sonra gerçeklerden dem vurduğunu anlıyorum.
    seni okumayı seviyorum ...

    YanıtlaSil
  2. Karmaşıklığımda burada başlıyor işte nini, böyle insanlar nasıl en yakınım olabiliyor diye çok düşünüyorum. Çünkü ben de hiçbir zaman bencilce şeyleri sevemedim.

    Galiba hepimizin köşesinde bir yerde bir karanlık var bende o kısımla epey uğraştığımdan böyle şeyler çıkıyor ortaya, o kısımlarda da sen kendini buluyorsun,o buluyor, ya da bir başkası. Sanırım. Galiba.

    Teşekkür ederim nini.Buraya geldiğimde ilk olarak senin, Rodolfo'nun ve Matias'ın bloğunu okuyorum. Hoş başka da düzenli okuyucu olduğum biri yok. Hehe.
    Teşekkür ederim yorumların için. Sevmelerimiz hemfikir, bilesin.

    YanıtlaSil