16 Ocak 2013 Çarşamba

şeklinde trenler

maviye çaldım odamı sesim sızladı
adem'in ahı tuttu yasaklı meyveler çürüyüp gitti avuçlarımızda
en kuytu yalnızlıkların silik ışığı çaldı masumiyetimizi
sarhoşluğuma boğdum kırgınlıklarımı
ve tüm kırgınlıklarımızın belini kırdım tek tek.
içimizi kemiren kayboluşlarımızı
nane tadında bir dumanla örttüm.
çığlıkların balkonunda avuttum sonra, mutluluk iksirini
dünyanın en dibinde pis, çamur, rengi bulanık yerdeki çakıl taşlarını dinlendiren
ateş toprak çöküverdi üzerimize
geriye bırakmadı kırıntıdan bir umut..
cehennemin  en dibine gönderdiğim o kalpler
takılı kaldı boğazımda
gidip annemin eteğine kapandım
arınacağım diye berrak sudan medet umarak..
ziftten sular bastı zihnimi
kontrolümü nasıl kaybettiğimi izledim
ve benim nasıl izlediğimi
ve nasıl göründüğümüzü o son bir damla bulutta
..

gece çökerken bir şehrin hayatı ne kadar farklıysa
gecenin çökmesini seyreden bir kadının ruhu da o kadar farklıdır.
belirsiz, alegorik varlığımız
ve bir midyenin içinde can bulduğuna inandığım varlığım
koşarken katran sarısı patikalarda
defalarca anlatılmış boktan hikayeler gibiyim
üstelik ete kemiğe bürünecek kadar boktan anlatılmış.
şu dünya
şunca dünya,
kirli bir kitabın kirli bir bölümünün başlangıcından ibaret anca.
romana tam oturmamış, üstüne bol gelmiş bir hikaye bizimki
tutunabildik şimdiye kadar bir şekilde
fakat
anlamıyorum
ben ve benlerin,
bu hayatla işi ne?
..

burada.

15 Ocak 2013 Salı

The Lovely Bones







"My name is Salmon. Like the fish. First name Susie, I was fourteen years old when I was murdered on December 6th, 1973.
I was here for a moment, and then I was gone.
I wish you all a long and happy life"

"Soyadım Salmon. Balık adı gibi. Adım Susie. 6 Aralık 1973'te öldürüldüğüm zaman 14 yaşındaydım.
Bir süre buralardaydım, ve sonra aranızdan ayrıldım.
Hepinize uzun ve mutlu bir hayat dilerim."

Büdüt: İzleyin. Çok şey kazanmazsınız belki ama eminim aynı şeyi hissedersiniz.


12 Ocak 2013 Cumartesi

Bir başınasın farkındayım gök kuşağı
mavileşen hayatı taçlandırdığın taht ürkek
ve titrek yaşanmışlıkların çocukluk hayallerinde
günlerin peşine takılmış serinliğin
yanıtsız korkuların eteklerini çekiştiriyor.
kimin ne bok olduğunu biliyorsun
biliyorsun da 
arındırmıyor seni parmak uçlarındaki kızgınlık
sokaklar boş beleş
yüzleri asık erkekler ve çirkin kızlar dolu
işte bilmiyor kimse kıymetini 
o cümbüşün rüyasının.
temiz bir iş çıkarmak zor
parmaklarını uzatıp açamazsın o kapıyı
ıslanır unuttukların göz yaşı fırtınalarında
ve uykunun hafifliğinde dağılır
o şeytani fısıltılar, acımasızca kulağına gelen.
gelişigüzel günlerde uçar sabahlara farkındalıklar
odalarda hapis kirletilmeye yüz tutmuş 
o beyaz çarşaflar..
ve geriye adının kaldığı yaşanmışlıklar.
kokusu arsız, buram buram.
biliyorum gök kuşağı
bir başınasın.
hiç olmadığın kadar yalnızsın ve de.
yalnızsın.

hediyesi bu.



9 Ocak 2013 Çarşamba

1 Ocak 2013 Salı

Cengiz şöyle yazmıştı bir keresinde; hala sevdiğiyle sevişemeyenler var. Kırın zincirlerinizi.

Hepsi bu kadar. Belki bir kaç kadehten sonra buraya yazarım.