30 Aralık 2022 Cuma

Otobiyografik kırıntılar

Üzerime giydiğim ama bir türlü tam gelmeyen; Kahretsin ki tam gelmeyecek olduğu gerçekliği değişmeyecek, biçimsiz insan kıyafetleri arasında boğuluyorum.

Ben kimdim? Nasıl güzeldim.. Neredeyim, ne oluyorum. Ol'uyor muyum?

2016 taslaklarını kurcalarken, nasıl anlatırım, ulaşırım, akarım sayfalara diye düşünürken, çat diye çıktı ilk cümle karşıma. Bu da değildi aslında aktarımım. Gün içerisinde Ümraniye- Beşiktaş yolunda bilmemkaç vesait değiştirirken, kulaklarıma çalınan notalardan sanırım ki Boğaz'da bıraktım kendimi. Tek kaçış bazen derse girmek oluyor. Çok ilginç Ahmet. Her adımda boşlukta savrulduğunu düşünürken pat diye kocaman gözleriyle bakanların sınıfına giriyorsun, ayakların yere basıyor, birden, öylece. Tutunuş bu kadar kolay aslında ama bir dal bulmak lazım işte.

Savruldu yirmilerim be Ahmet. Bir kitap ayracında bazen, bazen metro yolunda bir balıkçı amcada var oluyorum. Kendimi bulduğum yer metafizik bir yanılgı. Lakin yine de hissettiğim şey'in tarifi pek de mümkün olmasa da gerçek gibi. Gerçeği ararken geçtiğim bu yolların hiçbirinde ne doğruyu ne de huzuru bulabildim. Bunca yıl sonra hissettiklerimin alışılmışlığı var tabii, bilinmişliği, öğrenilmişliği. Nasıl yürüyeceğimi biliyor gibiyim mesela. Akışı, savrulduğum yeri, geldiğim ve gittiğim ufak kavşakları. Hepsini aldım yanıma, yıllandım. Güzeldi seneler tabii de ara ara aynı yere gelmek kısır bir döngüde sıkışmak gibi bir his yaratıyor bazen.

Ben buraya ne zaman gelsem yorgun gözlerim, morarmış dizlerim, kırılmış tırnaklarım oluyor. Bu da bir sığınma biçimi galiba. Nereye gideceğimi bilmemekten herhalde. 
Bugün metrobüs yolunda kulaklarımda İzmir için bir şarkı ilişiyordu. Neyini özlüyorum onu da bilmiyorum da. Çok nadir, çok nadir ama Ahmet, özlediğim bir şeyler var. Yanı başımda taşımak istediğim ama bir yerlerde kaybettiğim bir şeyler. Bir çok şeye uzun uzun kafa yorarım, bilirsin. Hepsi makul ve hepsi seçilmiş şeyler. Bazı yaşanılanların üzerinde düşününce sanki tüm şey'leri barındırıyor gibi geliyor. Oysa indirgemeyi öğrenmiştim. Fakat bu yollar, -yolun uzunluğundan bağımsız- başka geçişlere sebep oluyor.
Bugün 11 yaşında bir çocuğun ,70 yaşında bir amca ile denk gelmelerinin üstüne yaptıkları muhabbet eve gelme yolunu bulanıklaştırıyor işte. Eminönü'nde bir kaç balık tutmuş, oltası ve kovasıyla yürümekten yorulmuş evine gitme yolunda boş bir koltuk bulmuş, tırnaklarındaki siyahlıktan utanan, şansına küçüğün yanına oturan bu amca ve acayip akıllı sorular soran bu çocuğun iletişimi başlangıç ve gelinen yeri o kadar işledi ki beynime, gözlerimin dolmasına ve suratımdaki gülümsemeye engel olamadım. -eh her şey bir paradoks Ahmet, malum- Sahiden hassas insanlar için ne zor bir yer burası. Neyse, dahil de oldum konuşmaya pek tabii. Ufaklık siz 80 90'a kadar yaşarsınız bence dedi. 30 yıl ömrün var demiş doktorlar amcaya -30 yıl da ömür biçilir mi ne saçma, neyse- 13 yılı devirmiş, 17 yılı kalmış, nasıl yaşarsaymış işte o yıllar da. -Nasıl yaşanılır sahi böyle yıllar?- Çocuğun kocaman gözleri gözlerime işledi Ahmet, doldu taştı sel oldu. Tanrım bazı şeyler çok çok. 

11 yaş bir yerde
70 yaş bir yerde
Balık kokan kova istifini bozmamış
Balıkları gösterirken özür dileyen eller bir yerde. İnsan ellerinden utanmamalı Ahmet!!!

Düşüncelerimden uzaklaşıp dış dünyaya sırt çevirmem lazım böyle zamanlarda. Korunma mekanizması. Seçilimdir belki, yaşama iç güdüsü, bir nevi buna adapte olmak.. Belki, ne biliyim.  Düşünmenin yararsızlığının bir simgesiydi sanki o an, dayanma gücümün çanak yapraklarını bir bir koparıyordu zihnimden. Tohuma gidecekse irdeleme, başladığım yere varmak da zor.

Otuzdan sonra kendi derinimde olduğum yerde hiçbir şey bulamamanın sancısını yaşıyorum. Rasyonellik ve duygu arasında bitmek bilmeyen savaşlarımda, kendimi savunmak ya da aklamak her ne ise, mantık aramaktan yoruldum.

70 yılın yanında kalan şu kadarcık tecrübemle anladığım bir şey var, tüm argümanlar eylemsizliğin en doğru karar olduğunu gösterdi hep. Eh, böyle bir dünyada Özge olmak Ahmet, bilirsin. Bu uyuşukluk halinde yollarımı aramak, kendim için çaba harcamak, düşmekten korkarken çabalamayı bırakmak.. falan feşmekan.. var olduğum şu ömrün heykelini bilinçli bir şekilde yontmak, bir kılıf dikmek, zor bunca dinamiğim içinde. Oysa bildiğimden emin olduğum şeyler var.

İnmem gereken bir durakta, elinde kova ve oltasıyla, başında balıkçı şapkasıyla, 70 yaşında bir amca ruhuma ilişti iyi mi.. "iyi akşamlar hocam" diyerek bitirdi yolculuğu.. Aradaki 38 yılın anlamı yokmuşçasına..

2 yorum:

  1. izmirden istanbula geldin yanii, iztanbullu oldun, öğretmen oldun yanii :) vay yaaa 12 yıl olduuu :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabii. :) Oldu epey geleli. Güzel bir his ama böyle 12 yılı devirmek, buralarda 12 yıl öncesine dair bir şeyler bulabilmek falan. :)

      Sil