5 Ekim 2013 Cumartesi

Geçiyordum

Kış geliyor, artık sık sık uğrarım buralara. İki damla yaş akıtırız beraber. Özleriz belki. Belki de hiç özlemeyiz. Hisseder miyiz be? Böyle hücresinden tut da iliklerine kadar? Hissediyor muyduk birbirimizi, bizi, anlayabiliyor muyduk? Sevebiliyor muyduk.. Sevişebiliyor muyduk.

Taa derinlerden gelen pürüzllü yaşantılarda esir oldum bunca zaman; ara ara. Ara ara yaşamayı severim ben. Ara ara çoğalmayı, karışmayı diğerlerine sonra siktirip gitmeyi. Sıkılmayı severim en çok. Konservatif çareler üretmeyi. Hapsetmeyi kendimi dibine, mantar tutmasını üstümün başımın. Huzursuzluğu da severim aslında. Bunca ay sevgili koynunda huzura bulansa da elim yüzüm burnum. Huzursuzluğu bir başka severim.

Zordu di mi diri bir enerji yumağı ile ayağa kalkmak. Koşmak ölesiye ufuklara doğru. Bazı sahneleri arşivlerden çıkarmak lazım lakin, sokağında yenilendiğimiz o eski lamba mesela. Hani en güzel mavilere tepesinden bakan, korkunun ve yaşama tutunma beceriksizliğinin üstesinden gelecek kadar özgüven içinde yaşadığımız o sahneyi. İnandığımız. İstediğimiz, ileri attığımız.

Çıkış var. Öteki tarafın esintisi boynumuzu yalayalı yıllar oldu.
İyi de neden ulaşamadık hala?
Ulaşamadım?
Çıktım da görmedim mi?
Randididon.
Sübolop lop.
Okuyor musun hala?

Löp löp etler de vardı be..

Geçtim ben.
N'aber?!

Not: Şen ola Forzaa şen olaaaa.
Koyduk mu???

3 yorum: