29 Kasım 2011 Salı

Dinlenme yeri

Dünya denen uçurumun eteğinde olmak gibiydi bir insana güvenmek; Son düşüşten önce bir dinlenme yeri.

Hepinizden vazgeçiyorum yeniden.
Ve biliyorum yine 'yeniden' bir umut, bir güven bir sevgi buldurmaya, oldurmaya çalışacağım boktan dünyama. Bir yerinden tutsun işte diyeceğim.

Karanlık bir zindan burası, mahkumluğunda ellerimi titreten.

-Renkler yok, şarkılar da.

Umarsızca kaçtığım insanlıktan nasibini almış bir hayal ile, tam da orada oturmuş kalemimin mürekkebi yalamasını izliyorum.
Vazgeçiyorum.

-Sesler de.


Karanlık bir orman burası.,En kuytu yalnızlığın köşesinde, büyütmeye çalıştığım onca şey'lerden vazgeçiyorum. Ağaçların canavarlara döndüğü bir ormanda, papatyaların sevmiyorlu kehanetlerde bulunduğu, kırmızı yalanı ısır diye ortalarda dolanan cadıların olduğu bir ormanda geleceksizlikten öte, yaşanmışlığa nankör, saçları inadına kızıl inadına kısa prensesler ile, sıska prenslerin bulunduğu, o mutlu masallarla alakası olmayan bir orman.
İnsanlık namına yaprak kalmayan bir orman.

Dayanabilirim, biliyorum.

Çünkü karanlıkta olsa, bir dinlenme yeri burası.

27 Kasım 2011 Pazar

23 Kasım 2011 Çarşamba

Beşikt'aşk

Maça gitmeyi o kadar özledim ki.

Kale arkasında, açıkta, kapalıda olup da bağıran biricik Beşiktaş taraftarı; sizi seviyorum, sizi seviyorum, sizi seviyorum.

http://www.youtube.com/watch?v=JNSJItfTBSw

Daha iyi bir hali vardı ama onu bulamadım. Buca maçında nasıl kaptırmıştım kendimi bu tezahüratta. Vizelere kafam girsin :/

Şaka maka da karşılıksız seviyorum bu takımı ben. Taraftarından olsa gerek. Bazen geçmiş maçları açıyorum, sonra tribünü izliyorum, gözlerim doluyor. "Nasıl bir sevgidir bu!" diyeceğim ama Beşiktaşlılar bilir.
Hastalık.. Tedavisi İnönü olan bir hastalık.

Seviyorum lan, özellikle o kale arkasını bir başka seviyorum. canınızı yerim olum sizin. Toraman sen de iyileş artık amk. bir bacağın bir burnun, özledim olum, o salına salına koşuşunu, o hafif uzun saçlarının ahenkle dans etmes...  Öhöm.

Neyse, ne diyorduk, Beşikt'aşk.. Başka bir sevgi bu..




Sevdalı yüreklerde beyaz sürgünler 
Halayla, türkülerle sevdi bu kalpler 
Yıldızlarlar tutuştu siyah beyazla 
Marşlarımız ağlasın kartal aşkıyla 
Beşiktaş seninle ölmeye geldik.. 
BEŞİKTAŞ 
Gücüne güç katmaya geldik, 
Formanda ter olmaya geldik, 
Beşiktaş seninle ölmeye geldik.. 
BEŞİKTAŞ 
Barbaros meydanında dün gibi sevdan, 
Derin bir nefes çektik abbasağadan, 
Bir umudum sensin anlıyormusun, 
Hayat yaşanmıyor senle olmadan, 
Beşiktaş seninle ölmeye geldik.. 
BEŞİKTAŞ 
Gücüne güç katmaya geldik, 
Formanda ter olmaya geldik 
Beşiktaş seninle ölmeye geldik.. 
BEŞİKTAŞ 




Not: O kadar koyu bir Beşiktaş taraftarı olmama rağmen bloğumda hiç bunu paylaşmadığımı farkettim. Ve birden kabaran Siyah-Beyaz tutkuma engel olamayıp yazıverdim. Aydınlatma babında.

12 Kasım 2011 Cumartesi

Ağırlıkları atın düşüyoruz

İçimdeki amansız boşluğa çözüm bulamıyorum. Minimalist zamanlarımda daha baskın oluyor. Daha çok hissettiriyor düşüş kendini.

Gelemiyorum sahtekarlığa, egoistliğe, aptallığa, samimiyetsizliğe. Ayağa kalkıp da ses tellerimi kaybedene kadar çığlık atmak istiyorum. Kalabalığa ne kadar girersem gireyim, edilgen arkadaşlığı daim olan odamı seçmek daha makul oluyor her zaman. Bu duvarlar arasında, bu bilgisayarın karşında, elimde bir kahveyle buluyorum kendimi.

Çatışmalarım başlıyor. Kim olduğuma, evrenle olan ilişkime, insanlardaki seçimlerime, kendimin neresinde olduğuma dair. Sevmiyorum günümüz yaşantısını. Eller havaya insanları. Diyalogların yıpratıcılığını, tüketiciliğini vs sevmiyorum. Ama yaşadığım hayat bu. Bu nedenle konstantre olamıyorum kendi dünyama. Bokun içine gidiyorum daha, daha..

Neden böyleyim? Neden kurtulamıyorum mutlak kaçışımdan. Kaçamamaktan. Olamamaktan. Kaybolduğum bu yere mahkumluğumdan?

Bakıyorum hayatıma, güzel bir şarkı bile söyleyememişim birinin ardından. Vıcık vıcık küskünlük dolu etrafım. Elim kolum bağlı.
Her defasında aynı sorgular o her düşüşün sonlandığı yerde. Yorgun düşeyim diye mi iniyorum ben yere ?

Hayat beni nereye götürüyor, ne getiriyor ve benden ne kadarımı götürüyor? Bitişe yaklaşıyorum biliyorum.
Yorgunum. Daha bu kadar gelmişken yorgunum.Morfozun dediği bir söz var bir sohbetimiz sırasında söylemişti: bir zamanlar her şey olabilirdi hayat, şimdi ise her şey belli. Ne kadar doğruydu. Geciktiğimde anladım.

Şu derin boşluğuma, yalnızlığıma, bıkmışlığıma olabilecek mi yürümek çare?
Düşüyorum. Yeniden.

http://fizy.com/#s/3w9we6