17 Nisan 2011 Pazar

bir numero

O düşlediğin mavi yelkenlerin tenini okşayıp da avuttuğu yalnızlığın ürpertisinde bir rüyadasın
Çadırdan dörtgen bulutlarla beyazdan pamuk bir dünyada okyanusun sonsuzuna giden gemilerinde demir atmışsın. 
Belki de masum uyanacaksın sabaha. 
Kimbilebilir.
Kulaklarında bir erkek çocuğunun ninnisi.
Çiçekler fışkıracak pencerenden, caddelerden
Çiçek görünecek bu koca sonsuzdan boşluk.
Kırmızı, sarı, beyaz, mor;
Koklayacaksın.
Kötü anıların bir kilitli kasanın içinde sis olacak.
Dipte, en derinlerde gömülü.

Tek kalan sen, çöküşün yarası eli yüzü..
Kalan olacak sen.
Göreceksin ki, her şeye rağmen makul karşılayacak seni o "masum" suratlar
Affetmeyi öğreneceksin o vakit çocuk kahkahalarınla
Dokunduğun, dokunabildiğin her tenin serinliğinde ürperdikçe tüylerin daha da yakınlaşacaksın hafifliğe.
Öksüz bir kuşun tüyü gibi savrulacak varoluşun
Tüm nehirlerin zerafetiyle kıskandırdığı dağlarda zamansızlıklara açacaksın kollarını.
O mavi yelkenlerin tenini okşayıp da avuttuğu yokluğun ürpertisinde, unutuş iksirinin peşinde bir mavi korsan olacaksın. Kürek çekeceksin. Kılıcının parıltısında masal kuşlarının bir varmış'lı şarkılarını söylediği mavi bir korsan.
Kan tutmayacak ne kırmızı, ne yeşil, ne sarı. Bir çırpı da aşacaksın onca adaları, kapı eşiğinde ağlayan o küçük çocuğun zihninde çınlayacak. Eteklerin gözyaşlarına düşecek de gezeceksin cennet tenlerde. Kıvrımlarıyla yitişler yaratan o pembe dudaklardan düşeceksin. Ve bir çırpı da insan ayağı değmemiş koylarda nefesini bırakacaksın aniden.

Belki geriye kalan yalnızlığın olacak; sen de kalacak.
Özlemler diyarında boynu bükük,
Düğümünde boğaz..
Belki de usul usul anlatan gece düşlerini bir ak saçlı kadın kalacak geriye,
Omuzları yılmış
İçinde ince bir sızı..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder