8 Ocak 2015 Perşembe

Mesela Lili Marleen

Ellerim gibi sakladığım
ama henüz kırışamamış şarkılar
tırnaklarımın etimle buluştuğu yerden kulaklarıma ilişiyor.
birden geçmişten gelen bir hayalet gözlerime uzanıyor.
Yani nasıl desem.
ölümden de huzur sesler var. -burada Marissa söylüyor-
Yani, Nasıl desem!
kırgınlıklarım bu çamur deryasında
bir bir sevişmelerime dokunuyor
kendimden fazla kirlenmiyor hiçbir şey
yani, nasıl desem.
soğuk güzel güzel olmasına
kar yağacak diye bu sokağı izlemek rahatlatıyor beni
şarap kadehleri ve gidilmiş yerlerden toplanan ıvır zıvırlar
avuçlarımı da ısıtıyor ısıtmasına;
bira şişesi kapakları, bira altlıkları,
unutulacağını bilse sarı olmaktan vazgeçecek karalanmış post-it'ler -sahi sarı mıydı?-
yani, nasıl desem..
henüz toplanmamış mutfak masasını yok saysam
rüyalarım yutkunsa kimse adımı duymaz
korkacak bir şey yok
bir kar tanesi geçiyor şu an balkonunun en gizinden nasılsa,
yalnızlığıma ağlayıp yüzümü yıkıyorum,
yüzleşmelerim banyo aynasından cesetleri topluyor
yani, nasıl desem!
bitimsiz ağıtlar iklimlere varıyor.
yaşamakla bitmiyor.
oysa henüz genciz.
ormanın göklere uzanan ağaçlarının
hatta belirsiz rüzgar sesinin altından,
sessizce geçebiliriz.
kehribar kırların ucunda
utanmadan karşımıza çıkan sözcükler
ayın altında göl olur.
yani, nasıl desem,
geceden yoğun bir gece
imkansız şeylerden konuşur,
iyi ki'lerin bedene oturduğu
kararsız meltemlerde nefeslerimizi duyar
bir adım daha sarılırız tükenmişliğe
seslerimiz, ayın ve o kan kırmızı gecelerin bir parçası olur.
yani, nasıl desem.
sesimiz adı mavi'nin elma'sı gibi gelir kulağımıza.
Kestirme bir yol bulunur elbet.
nankör zamanla oynaşan kalabalıklaşmış gölgelerimiz
ay ışığının belirsiz, buz kesmiş ışıltılarını çiğner geçer.
imkansız şeylerden konuşuruz, yine.
tanrım.
gerçek manzaralar da aynı imkansızlıkta mı?

yani, nasıl desem;
kaçmak istediğin o büyük şehirlere,
hayatlar kadar tüten dağların doruklarına,
sesinden okunan şiirler kadar derin gecelere
damgasını vuran bu huzurlu hüzün;
nasıl desem, Tanrım!
ansızın burnuma gelen kokun
ruhumda anıların tıpasını çekiverdi.
kendi gecemde yapayalnız,
açılmış kapıların dilsizliğinde, samimiyetsizliğinde
kimsesiz bir çocuk gibi
ağlıyorum.
hoş geldin.
hoşça'kal.


dip: şarkılarımı paylaşıyorsun. kalben'i bile. yapma.