18 Ocak 2014 Cumartesi

Sarhoşluktan önceki

Tasarım hatası diyaloglarla en çok biz bitirilir. Onca sevişmenin ertesi orgazmsız muhabbetlerin beli doğrulmaz. Oldurmaya çalıştığın onca ama'nın elleri kırılır, sokak lambası kanar.
Sus lütfen. Cevap verme.
Biraz içmişim eski günleri anarak. Odamın beynimi becerdiği sigara kokulu günler boynumdan yalamış beni. En çok konuşmaya hasret.
Anlatıyorum. Lütfen duyun beni. Beni anlayın. Yalvarıyorum anlayın beni.
Kavramasaydım avuçlarımla bunca şey'i nasıl saçmalayabilirim?
Parça parça tükeniş değil mi bitmekten öncesi. Parçaları görebiliyorum artık beynimin bodrumunda. Yeniden anlaşılmıyorum. Yeniden düşünüyorum. Düşünüyorum. Uyuyor o. Yanımda böyle. Ellerimi tutuyor. Dokunmadan uyuyamaz zira. Ben yamacında, düşümde binlerce düşüş, kesmişim kellesini, ellerimden akar trenler. Kaçmamışım kaybolmayım diye. Durmuşum yanında böyle. Yanında durmuşum ben.

Çok yakaladım ahengi de avuçlarımdan kayıvermesini umursamadım. İlk defa sarılıyorum; tüm yaşamım boyunca ilk defa bir şey'e, kimseye sarılıyorum.
Kaos zorunluluk tabii. Bunca istemediklerimi yangından kurtarmışken, istediklerimin derisi yüzülür mü? İşin tuhafı, kurguladığım hayat bu.
Benim hayatım.. Yaşama konusundaki malum beceriksizliğimi kitap ayracı yapıp da odalar kuşattığım. Benim hayatım yahu. İçine etmekten bıkmadığım. Hayatım diyorum, babamın saçlarımı okşadığı zamanı kaçırdığım.
Gömülüp gömülüp en derinlere boğulmaktan vazgeçmediğim hayatım.


Susun!
Anlatıyorum, yalvarıyorum susun!
Bu boktan hayatımdan daha iyi birisi değilim. Biliyorum. Ne kavradıysam, un ufak ettim bunca zaman. Tutmayı da sarılmayı da bilmedim ben.

Bulantım durmuyor.
Çok eski bir zamandan kalma; duyduğum, bildiğim, hissettiğim, tattığım. Ama korktuğum, ağladığım, anladığım, haykırdığım.

Tanrım! Bunun bir alternatifinin olmadığının bilincindeyim. Lütfen, ölümüm de midemden olsun.

Sevgilim...
Tik tak tik tak...