30 Aralık 2012 Pazar



Düşün ki iki kafam var
biri kadın biri erkek
sevişiyorlar.
sokuluyorum aralarına
üç kişi oluyoruz.
Bir de üçe bölünüyoruz.
sormuyorsun.

sen balık gibi suratıma bakarken
bir ihtimam ki asılsız
ama post-minimal böyle.
dudaklarındaki mühür 
kırılmış biraz.
çırılçıplak gün.
görmüyorsun.

anlamlansın diye inanmışlıklar
ıhlamur kaynatıp 
mevsimler yapıyorum.
kafamın içinde 
kimleri, kimleri düzüyorum.
güzelleşmiyor gök kuşağı.
bilmiyorsun.

28 Aralık 2012 Cuma

Taslaktan aktardık da n'oldu?



Kimleri harcadık şuncacık zamanda daha kimleri harcayacağız kim bilir. Bilmemkaçyıl öncesinde deli gibi sevdiğimiz insanları miş'li zamana doldurup -cek'lerle yola koyulduk. Acımadı mı canımız, acıdı elbet. Pek çok şeyden nasibini almış bir insanlıkla devam ettik, bir daha güvendik, bir daha sevdik, bir daha aşık olduk, bir daha omzunda ağladık. Belki de gün gelecek bunu da miş'lere koyup kilit atacağız dedik. Unutacak mıydık? Unutmayacaktık elbet.
Hayat ya, hatırlattıkça kanatacak, kanattıkça ekmek basacağız yaralarımıza. Kapanacak mı? Kapanmayacak elbet.
Sonra birileri daha gelecek, daha da sevdiğini söyleyecek. Bulduğu delikten sızacak hayatımıza. "Buradayım hep" diyecek gözlerini kocaman açarak. İnanacak mıyız hemen? İnanmayacağız elbet. Ama insanız amk. Öyle inanmak isteyeceğiz ki, yanında bulacağız kendimizi. İçimizde sevmeye dair ne kadar kırıntı varsa yok etmeye çalışırken hem de. Sonra yine aynı sözü söyleyeceğiz, "yaşamak zahmetine değmiyor" diyeceğiz. Bu sefer değecek mi peki? Değmeyecek elbet. Daha çok acı çekmek için devam edeceğiz. Görünüşlerin ardına saklanmış birkaçgüzel huy arayacağız inatla. Burada da son bulacak her şey. Metafizik bir avuntu kaplamaya başlayacak; parmak uçlarımızdan. Devam edecek miyiz? Mecburiyetten, elbet.


Haziran, 2012

21 Aralık 2012 Cuma

Bazı zamanlar olur.
Tüm benliğinle, öyle içten, öyle samimi öyle güzel "e siktir git" demek istersin ki, parmak uçların hisseder.
Ama diyemezsin.

Bu kadar.

9 Aralık 2012 Pazar

"Ölümle başbaşayızdır, kendi ölümlülüğümüzün indirgenmez gerçeğiyle. Uzun bir hastalıktan sonra gelen ölümü çaresiz kabuledebiliriz. Kaza sonucu ölümü bile yazgıya yükleyebiliriz. Ama bir insanın görünürde hiçbir neden olmadan, yalnızca insan olduğu için ölmesi, bizi yaşamla ölüm arasındaki o görünmez sınıra o denli yaklaştırır ki, artık hangi tarafta olduğumuzu kestiremeyiz. Yaşam ölüme dönüşür, sanki bu ölüm öteden beri bu yaşama sahip olmuş gibi. Hiç uyarılmadan ölmek. Şu anlamda: Yaşam durur. Yaşam her an durabilir."

Girişi bu sözlerle yapan bir yazar okuyucuyu götüreceği yeri çoktan hazırlamıştır.
Paul Auster hakkındaki fikirlerimi gece buraya ekleyeceğim. Ya da kitabı bitirdikten sonra bir inceleme yazısı yazarım.
Bundan sonra burada böyle bir kategori oluşturmaya karar verdim.
Okuduğum kitaplar hakkındaki fikirlerimi, altını çizdiğim cümleleri, yazarları hakkındaki tüm düşüncelerimi okuduklarımı buraya aktaracağım.

Artık yazacak cümlelerim kalmadı eskisi gibi. Boşlukları bir iekilde doldurmak gerek.