Ağrım olmadığı zamanlar hastaneler çekilir oluyor. İnsanları izlemekten zevk alan biri olarak söylüyorum bunu. İnsanların bedenlerinin verdiği yorgunluğu yüzlerine yansıtışını inceliyorum doktor beni çağırana kadar.
Fakat bugün farklı bir şey oldu. Beni derinden etkileyen bir şey.
Van'da depremi yaşamış buradaki tanıdıklarına gelen bir aile vardı hemen yanımda. 3-4 yaşlarındaki torunlarını cildiyeciye getirmişler. Olağandır; sıra gelene kadar diğer bekleyenlerle sohbet etmek. Onu yapıyorlardı onlar da. Hastalardan biri o küçük çocuğa "deprem nasıldı" diye sordu. O an o küçük çocuğun gözlerindeki şaşkınlığı, ne olduğunu henüz bilmediği o korkuyu gördüm. Ellerini birbirine çarpıştırarak anlattığı "deprem" sırasını bekleyen diğer hastaların gözlerini ondan ayıramamasına neden oldu.
-Peki ya evinize ne oldu?
Yine ellerini vurarak tarif etti yaşadıklarını. Sonra "evimize gidelim" dedi dedesine. Mızmızlanacağını anlayan, soruyu soran o kadın, "biz de gideceğiz ama önce muayene olman gerek biraz daha beklemelisin" dedi.
1-2 dk bekleyen çocuk kadına "Sizde oyuncak var mı? Benim oyuncaklarım evimizde kaldı" dedi.
Kadın evlerinde oyuncak olduğunu onlara gidebileceğini, kendi çocuğunu göstererek beraber oynayabileceklerini söyledi.
Ah ya. Bir çocuğun yaşadıklarını anlatan en iyi cümlelerdendi. Gözlerim doldu, oradan ayrıldım.
Bir kaç tane çikolata ile döndüm. Sıralarının benden sonra olduğunu biliyordum. Çocuğa verdim birazını, yanaklarından öptüm ve ona daha güzel oyuncaklar alınacağını ama biraz zaman geçmesi gerektiğini söyledim. O an daha başka onun anlayabileceği şekilde nasıl konuşabilirdim bilmiyorum. Elimde kalan diğer çikolataları da soru soran kadının çocuğuna verdim. Adım okundu, sıram gelmişti, başını okşayıp doktorun odasına girdim.
Dilerim hayat o küçücük duygularını bir daha yerinden sallamaz çocuk..